26 Nisan 2010 Pazartesi

SÜSLÜ YAZ

Bu ara çok fazla moda blogu okuyorum. Yemek yapmanın yanında keyfimi yerine getiren şeylerden biri de güzel kıyafetler, ayakkabılar ve aksesuarlar; hatta bu ara yemek yapmaktan bile fazla keyif veriyor diyebilirim. Bu yaz enteresan bir yaz olacak benim için. Uzun yıllardır cesaret edip giyemediğim pek çok parçayı bu yaz mecburen giyeceğim. Göğüs altında biten kalem etekler, şalvarlar, bol ve baskılı t-shirtler... Bu yaz çatal görmeyeceğiz kısaca :))
Bu yaz en sevdiğim trend farklı desenleri birbiri ile kombinlemek olacak gibi duruyor. Geçen yaz doyamadığım jelly ayakkabılarıma -Melissa Austria - belki renkli jelly babetler eklerim. Bir tane de Pioki çanta istiyorum ama bu yaşta tuhaf mı olur diye de düşünüyorum bir yandan. Dantel bu sene de var ve ben şahane bir etek beğendim bile.

Asla ve asla yapmayacağım şey ise tahta topuklu sabo giymek herhalde ama büyük konuşmuyorum yine de :)

Bu arada Bilstore ve Twist'teki herşeyin benim olmasını istiyorum!

15 Nisan 2010 Perşembe

Eve bahar gelmiş! :))

Soru: Eve bahar geldiği nereden anlaşılır?
Cevap: Akşam eve geldiğinde çilek reçeli kaynatılmıştır. Evin en küçük hücreleri bile çilek kokar, işte oradan :))

:)


Döndüm...

Döndüm Paris'ten, pek keyifsizdi bu sefer, ben ya çok sevdiklerimle olmalıyım orada ya da tek başıma... Böyle yarı iş yarı dert gidilmiyormuş yani gidilmemeliymiş. Neyse döndüm işte... Bol düşünmeli bir seyahatti, "kendimi seveyim" dedim bir kez daha, inatçı ve obsesif değil, sadece şahsiyetli olduğum için gurur duydum kendimle... Ejderha Dövmeli Kız'ı okumaya başladım, gerçekten de, dedikleri gibi, bitirmek için 2 gün bir otel odasına kapanmak lazım...
Yeme-içme yazıyordum değil mi ben buraya? İnsanın keyfi olmayınca iştahı da olmuyor, yani ben üzüntüsünü/sıkıntısını yemekten çıkaranlardan değilim. Pino'da carpaccio yedim ama pizza yiyemedim, Diep'te rice noodle yedim sadece ve sadece, macaron yalan oldu... Çarşamba öğle yemeğinde de lunch box ikram edildi ama itiraf ediyorum hayatımda hiç böyle bir lunch box görmemiştim, resim çekemedim, utandım doğal olarak :) Benim yediğimde karides ve buğdaylı bulgur pilavı, avokado soslu domatesli enteresan ama süper leziz bir zeytinyağlı, peynir tabağı, 2 çeşit ekmek ve meyve salatası vardı. Bir de ana yemeğin ördek olduğu versiyon vardı ki ben ördeği her yerde yiyemediğim için tercih etmedim. Enfes bir kırmızı şarap ikram ettiler ki öğlenin o saatinde pek de güzel geldi. Hava güzeldi neyse ki, güneşe yürüdüm bol bol...

9 Nisan 2010 Cuma

Brigitte Bardot

"Ben aslında kadına dönüşmüş bir kediyim." demiş :))

7 Nisan 2010 Çarşamba

PARIS! Oh la la :))

Haftaya Paris'e gideceğimi dün hatırladım :) Ve hatta 13 müydü 14 müydü diye düşündüm durdum, sabah ilk iş biletime baktım, 13'ünde gidiyormuşum. Sadece 1 gece kalacağım ama 13'ü tüm gün benim, 14'ünde ise tüm gün toplantı... Alışveriş yapmayacağım, yani kendini kaybetmece yok bu sefer ve fakat "yaşasın yemek yemek!" diyerek atacağım kendimi sokaklara. Maalesef sadece 1 öğle ve 1 akşam yemeğinde özgürüm, keşke bir akşamüstüm daha olsaydı :(
13 öğle yemeğini eğer Champs Elysées'ye gidersem Pizza Pino'da yerim herhalde; önden bir carpaccio, arkadan 4 peynirli pizza, küçük kırmızı şarap. Yok eğer Etienne Marcel tarafına gidersem de Hoki'de en büyük sushi tabağından söyleyeceğim :) Akşama kadar non stop yürüyüp acıkmam lazım zira akşam Diep'te çan çin çon yapılacak. Bu sefer macaronları Ladurée'den alacağım (umarım), yetişebilirsem...